11 bit studios ismini This War of Mine oyunu ile duymuştuk ve yaptıkları oyunu çok beğenmiştik. Savaş oyunlarda göremediğimiz bir şeyi konu almışlardı, duvarın diğer tarafını. O oyunda 4 5 kişi ile hayatta kalmaya çalışıyorduk ve psikolojik olarak ilk kez bu kadar acı çekiyor, vicdan azabı duyuyorduk. Yeni oyunları Olan Frostpunk'da ise toplumca hayatta kalmamız gerekiyor ve yine psikolojik olarak bizi zorlayan kararlar almamız gerekecek. Şimdiden söyleyeyim 1. bölüm ve genel bir inceleme yapacağım. Tek bir hikaye yok, bölüm bölüm ilerleyerek bir kaç hikayeyi daha oynayabiliyorsunuz. Zaten sizi serbest bıraktığı ve kocaman bir buhar şehri kurabildiğiniz oyun modu da mevcut.

    Frostpunk oyunu buzul çağının gelmesiyle insanların kratere (ortasında önceden kurulmuş ama çalışır vaziyette olmayan bir jeneratörün bulunduğu) gitmesi ve orada yaşama mücadelesi vermesini konu alıyor. Görülür tek düşmanımız soğuk ama kararlarınız doğrultusunda halk isyan edebilir, umutları kırılabilir. -100 dereceleri geçen hava koşulunda kar fırtınaları çıkmışken benim de hayatta kalma umudum azalırdı.

    Kratere belli sayıda insanla ulaşırken orada toplamanız gereken kaynaklar var; Odun, kömür ve çelik. Tabi ki elinizi hızlı tutmalısınız çünkü halkınız soğuktan donmadan önce jeneratörü çalıştırmalı, evler yapmalı, avcı loncaları (ilerde seralarda kurabiliyorsunuz, halkınızı doyurmanız lazım) kurmalısınız. Bir yandan da teknolojik olarak gelişmeyi unutmamalısınız. Isınma, kaynaklar, araştırma-endüstri, yemek-sağlık-barınak olmak üzere 4 farklı yönü olan teknoloji ağacımız var. 

    İnsan gücünün dağılımını güzel yapmanız gerekiyor yoksa bir kaynağı toplayabilirken diğerini toplamakta zorluk çekebilirsiniz. Yeni kurduğunuz şehirde işçiler, mühendisler, çocuklar olmak üzere insanlar 3 kısma ayrılmış durumda. Çocuklar da var aynen, hatta onları çalıştırmak veya çalıştırmamak size bırakılmış durumda. Bazı işleri ise sadece mühendisler yapabiliyor.

    Etrafa Scout denen birlikler gönderip başka insanları veya kaynakları şehrinize getirebiliyorsunuz. Bu birliklerden gönderebilmek için öncelikle Beacon ismindeki binalardan yapmanız gerekiyor. Şehirde verdiğiniz kararlar kadar keşif birliğiniz için de verdiğiniz emirler, onların ve (varsa) onların yanındaki insanların hayatlarını etkilemekte. Şehirde verdiğiniz kararlar demişken kanun çıkarmanız gerekiyor. Belli aralıklar ile bu kanunları çıkarmak için imza atabiliyorsunuz. Kanunlar direk yönetiminizi ve halkınızı etkiliyor. Çıkardığınız bir kanun memnuniyetsizlik yaratabilir ya da halkınızın umudunu artırabilir. Verdiğiniz her karar bu ikisinden birisini artıracak veya azaltacak o yüzden dikkatli kararlar almalısınız. 

    Sıcaklık iyice yaşanmaz seviyelere düşmeye başladığında ise gidebileceğiniz iki farklı yol var; din ve diktatörlük. Dini seçerseniz, inançla insanlarınızın umudunu artırabilirsiniz ya da diktatör olup demir yumruğunuzu vurabilirsiniz. Diktatör olmak daha kolay ve güzel geliyor bana çünkü isyan edenleri ibret olsun diye ulu orta cezalandırıyorsunuz. Bayraklar asıp, propaganda merkezleri kurup, kuleler dikip şehri kontrol altında tutmak eğlenceli geldi. Her ikisini de denemenizi görmenizi tavsiye ederim.

    Oynarken karşınıza çıkan ve bir tercih yapmanız gereken ufak kararlar da oluyor, büyük kararlar da ilk başlarda çok düşünüyorsunuz hangisini seçsem diye ama oyunu bir iki kez bitirdikten sonra fazla düşünmemeye başlıyorsunuz. Çoğu şeyi biliyorsunuz nasıl olsa 10 20 kişi hayatını kaybetse bile insanlık kazanacak sonunda der gibi fedakarlıklar yapmaya başlıyorsunuz. Her şeye rağmen diyebilirim ki 11 bit studios ilk oyunları kadar güzel bir oyun yapmış. Çizimleri, müzikleri, oynanış, efektler, diyalogları her şeyiyle mükemmele yakın olan bu oyunda, eksik bulduğum nokta, illaki bir şey söylemem gerekiyorsa, seçimlerin az olması diyebilirim ama derken de çekinirim o derece sevdim oyunu. Zorlayıcı hayatta kalma oyunlarını seviyorsanız denemeniz lazım. Denemekten bir şey kaybetmezsiniz ama çok keyifli bir oyun oynamış olursunuz.